Kur Korumalı Zenginler Kadar Korunamayan Memur ve Emeklileriz Biz
Kamuoyunun da bildiği üzere önceki gün gerçeklikten son derece uzak olan bir değerle yılsonu enflasyon rakamının TÜİK tarafından açıklanmasının ardından bütün gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklayacağı zam oranına çevrilmişti. Milyonlarca memur ve memur emeklisinin büyük bir heyecan ve umutla beklediği 2023 maaş zam oranı dün itibariyle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından büyük müjde olarak duyuruldu ve zam oranı %25 olarak açıklandı.
Sayın Erdoğan’ın müjde diye açıkladığı %25’lik bu zam oranı salonda bulunan yetkili sendika temsilcileri başta olmak üzere oradaki herkesi coşturup ayakta alkışlattıysa da o salonun dışındaki milyonlarca memur ve memur emeklisini büyük bir hayal kırıklığına uğramasına sebep oldu. Zira devletin aldığı vergilere bile %120’nin üzerinde zam yaptığı bir ortamda, elektrik, doğalgaz ve suyun yanı sıra neredeyse tükettiğimiz her şeyin %100 ile %400 arasında değişen oranlarla zamlandığı bir yerde nasıl oluyor da hükümet, memurlarına %25’lik bir zammı büyük bir müjde olarak sunabiliyor ve nasıl oluyor da memurların hakkını korumakla yetkili olduklarını söyleyen sözüm ona sendika temsilcileri olan zat-ı muhteremler hangi akla ve vicdana sığınarak memuru açlığa mahkûm eden bu zam oranını ayakta alkışlayarak karşılayabiliyor?
Kendi başkanlarının aldığı maaşı bile açıklamaya cesaret edemeyenlerin yönettiği bir sendikanın asla gerçek bir sendika olmadığı gerçeğini bir kez daha müşahede etmiş bulunmaktayız.
Cumhurbaşkanı’nın övgüsünü, memur ve emeklinin refahına tercih eden, kendi menfaatleri için milyonlarca memur ve emekliyi feda eden ve milyonları, enflasyon canavarının ayakları altında ezilmeye müstehak gören bu vicdan ve merhamet yoksunlarını, ezdirdikleri o memur ve emeklilerin vicdanlarına havale ediyoruz.
Ayrıca TÜİK’in enflasyon rakamlarını müjde olarak duyuran sonrasında memura yapılan %25’lik komik zam miktarına alkış tutan ve bunu utanmadan büyük bir zafer elde etmiş bir komutan edasıyla başarı gibi sunan malum sendikadan halen medet uman arkadaşlarımızı da hangi tarafta durduklarını düşünmeye ve kendi cellatlarını desteklemekten bir an önce vazgeçmelerini istiyoruz. Bu arkadaşlarımıza cellatlarımızın elindeki baltaları bilemeyi bırakmaları çağrısında bulunuyoruz.
Dünden bugüne baktığımızda “Sınıfta Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.” Diyen ve öğretmen maaşının vekil maaşından eksik olmaması gerektiğini belirten, öğretmeni ayakta alkışlayarak yücelten Başöğretmen Mustafa Kemal ATATÜRK’ün döneminden; öğretmen haklarının çiğnenmesinin ayakta alkışlandığı bir döneme gelindiğine şahitlik etmenin derin acısı ve utancı içerisinde olduğumuzu üzülerek ifade ediyoruz.
%25’lik zam oranına alkış tutan zatı muhteremlere, 2013 yılında yeni atanmış 9/1’inde göreve başlayan bir öğretmenin maaşının, asgari ücretin yaklaşık üç katı olduğunu bugün ise bir öğretmenin neredeyse asgari ücrete yakın bir maaş aldığını hatırlatıyor ve bunun müsebbibinin bu sefalete alkış tutan eller olduğunu bir kez daha haykırıyoruz.
Son olarak şunu belirtmek isteriz ki; açlık sınırına yakın bir maaşla çalıştırılmak sadece biz öğretmenlere değil; bin bir emek zahmet ve fedakârlıkla yeri geldiğinde boğazlarını kısarak yeri geldiğinde sırtındaki ceketi satarak bizleri okutan ve bu günlere getiren eli öpülesi anne ve babalarımıza da büyük bir hakarettir.
Eğitim-İş Sendikası olarak üyemiz olsun olmasın her yerde ve koşulda en gür sesle tüm eğitim emekçilerimizin hak ve hukukunu savunacağımıza ve her bir eğitim neferinin hak ettiği seviyeye ulaşacağı ana kadar dün olduğu gibi bugün de yarın da mücadeleye devam edeceğimizi özellikle vurguluyoruz ve diyoruz ki;
“Keşke kur korumalı zenginlerinizi koruduğunuz kadar açlık sınırında yaşamaya mahkum ettiğiniz memur ve emekçilerinizi de korusaydınız!”
Evet, kur korumalı zenginler kadar korunamayan memur ve emeklileriz biz.
Bu yüzden haklı ve örgütlü mücadelemize devam edeceğiz.
Yaşasın, Eğitim-İş!
Yaşasın, haklı ve örgütlü mücadelemiz!